DOLAR
34,5424
EURO
36,0063
ALTIN
3.006,41
BIST
9.549,89
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Adana
Hafif Yağmurlu
13°C
Adana
13°C
Hafif Yağmurlu
Pazar Az Bulutlu
13°C
Pazartesi Az Bulutlu
14°C
Salı Açık
16°C
Çarşamba Açık
17°C

  Hatice Güzel yazdı: Şiddet Sarmalı

  Hatice Güzel yazdı: Şiddet Sarmalı
23.02.2024 13:40
A+
A-

“Bu ülkede dört şey olmayacaksın” diyor Yaşar Kemal; “kadın, çocuk, ağaç, sokak hayvanı.”

Bilim, teknoloji ve iletişimin gelişmesine paralel olarak kültürel yozlaşmanın toplumu sarmaladığı bir dönemde yaşıyoruz. “Teknoloji Çağı” diye nitelendirilen bu zamanda, kadına şiddet ve kadın cinayetleri, çocuğa şiddet ve çocuk istismarı, orman yangınları, hayvanların, insanlıktan nasibini almamış bireyler tarafından katledilmesi toplumumuzun önlenemeyen bir gerçeğidir.

Ziya Gökalp kültürü; “bir milletin dini, ahlaki, hukuki, bediî, lisanı, iktisadi ve fenni hayatlarının ahenkli mecmuasıdır” der.  Kültür ve içinde barındırdığı unsurlar bir toplumu ayakta tutan değerlerdir.  Kültürel değerlerin yozlaşmaya uğraması; dinin, dilin, örf, âdet ve ahlaki değerlerin yozlaşmasıdır. Kültürel yozlaşma, insan doğasında var olan iyi niyetini yitirmesi, manevi değerlerden uzaklaşmayı, ahlaki çöküntüyü, toplumsal çürümeyi ifade etmektedir.

Din, dil,  örf, âdet, gelenek, görenek… gibi sahip olduğumuz kültürel değerlerin yozlaşması sonucu, insani değerlerden yoksun bir toplum inşa ettik. Vicdan, merhamet ve insanlığın yok olduğu bir toplumda; şiddet, öfke, saldırganlık, kibir, ego saygısızlık gibi davranışların kendini göstermemesi imkânsızdır.

Toplumumuzun önlenemeyen bir gerçeği diye nitelendirdiğim; kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin; her geçen gün artması, düşündürücü değil mi? Bireyin kişisel özellikleri,  kültürel eksikliği, ekonomik yetersizliği kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin en önemli sebebi. Genellikle eşleri ya da erkek arkadaşları tarafından katledilen kadınların; bazen de evlatları tarafından katledilmeleri, insani ve kültürel değerlerden yoksun bireylerin cehaleti değil de nedir? Bir annenin; canından can peyda ettiği evladı tarafından katledilmesi, o toplumun çöküşüne delalettir diye düşünüyorum.  

Toplumun önlenemeyen gerçeklerinden biri de “çocuğa şiddet ve çocuk istismarı” dır. Dünyada insani değerlerin insanda vücut bulmaması ne acı.  Her daim güçlünün güçsüzü, büyüğün küçüğü ezdiği ve istismar ettiği, insanın; insanlıktan nasibini almadığı dünyada, insani değerlerin insanda hâsıl olması insanlığı bâki kılar.  Dünya Sağlık Örgütü çocuk istismarını; “çocuğun sağlığını, fiziksel ve psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen; bir yetişkin, toplum ya da devleti tarafından bilerek veya  bilmeyerek yapılan  tüm davranışlar çocuğa kötü muameledir” diye tanımlar. Bedensel, ruhsal ve cinsel gelişimin tamamlanmadığı 0 ile 18 yaş arasındaki dönemde çocuğa bakmakla yükümlü kimseler veya yetişkin bireyler tarafından fiziksel, duygusal, zihinsel veya cinsel gelişimlerini engelleyen, beden ya da ruh sağlığına zarar veren durumlarla karşı karşıya bırakılmasına çocuk istismarı denir. 

İnsanlıktan nasibini almayan bireyler tarafından gerçekleştirilen çocuk istismarı,  önlenemeyen toplumsal bir sorundur. İnsanlık, insanı insan yapan temel ahlaki  değerleri ifade eder. Saygı, sevgi, dürüstlük, sadakat, hoşgörü, dayanışma, cömertlik, nezaket, dostluk, tevazu… gibi. Bu değerler bütünü, insanı diğer canlılardan üstün hale getirir. Bu değerleri insan olarak içselleştiriyor ve hayatımızda uygulayabiliyorsak eğer insanlık yolunda mesafe kat ederek insan olma erdemine erişmiş oluruz diye düşünüyorum.

Toplumumuzun önlenemeyen gerçeklerinden biri de “orman yangınları.” Ülkemiz her yıl  orman yangınlarına esir olur. Özellikle son yıllarda orman yangınlarının en büyüğünü yaşadık ve hektarlarca orman alanları kül oldu. Milli servetimiz kötü emeller uğruna bir kibrit çöpünün alevleriyle yerle yeksan olması canımızı çok yaktı. Maalesef ki son yıllarda çıkan orman yangınların büyük çoğunluğu sabotaj kaynaklıdır.

Toplumumuzun önlenemeyen gerçeklerinden biri de hayvanlara yapılan işkencedir. Konya’da, Büyükşehir Belediyesine ait barınakta, bir görevlinin köpeğin kafasına kürekle vurarak ölümüne neden olduğu görüntüler “insanlık” öldü dedirtti. Temellerini hoşgörü üzerine inşa eden bir vilayette, bir şahsın kin ve nefret duygusunu bir canlıyı katlederek kusmasından daha kötü ne olabilir? 

“Alt tarafı bir çiçek koklayıp bir hayvan sahiplenip, bir kaç insan tanıyıp, sevip gidecektik dünyadan! Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz! Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük!” diyerek, günümüz toplumunu anlatmış değerli üstat Cahit Zarifoğlu.

Güzelliklerin farkında olmayan,  canlıların yaşam hakkının  idrakine varamayan, insanın insanlıkla baki kalacağını düşünemeyen, insanı, hayvanı, çiçeği, böceği sevemeyen bir toplumda; sapıklar ve katiller caydırıcı cezalar almadığı sürece, korkarım ki toplumdaki şiddet sarmalı artarak devam edecektir.

   

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.